İdris Temeli görmüş;
-Ula Temel nedur bu gözünün morarması?
-Bizim ineğun işidur da, sütünü sağayken, salladı kuyruğini celdi gozüme da ondan.
-“Olmaz öyle şey ula Temel” demiş İdris, “doğruyu söyle, bu morarma ineğun kuyruğinun çarpması ile olamaz da”
…
Yeni ve yeniden bir seçime daha gidiyoruz. Toplum mevcut iktidarın son derece güçlü, damardan giren manipülasyonlarına ve propaganda tekniklerinin ürettiği algı bombardımanına kendini kaptırmış, bakıyor, bir türlü ayılamıyor.
Hipnotizma birçok bilim insanı tarafından tartışmalı bulunsa da kişinin bilincini ve dikkatini değiştirmek, onu komut verenin önerilerine açık hale getirmek için uygulanan bir yöntem.
Sigarayı bırakmak isteyene de, eski sevgilisini unutmak isteyene de, zayıflamak isteyene de “şakkadanak” uygulanırdı bir dönem. Popülerdi. Başarılı sonuçlar da alındığını bilirim.
Bilim insanlarının tavsiyesiyle, örneğin cerrahlar, diş hekimleri gibi uygulaması olan meslek dallarında bu yöntemin savaş gibi, kıtlık gibi zor zamanlarda veya kişinin isteği üzerine narkoz yerine kullanıldığı da bilinir.
Propaganda, algı yönetimi ve manüpülasyon, hipnotizma bu yöntemlerin bilinen en popüler araçları.
Bilim ve teknik geliştikçe, insan psikolojisini çözen “nörobilim”, “bilişsel bilimler” gibi alanlarda geliştirilen yol ve yöntemler toplumu derinden etkileme, toplumu, bireyleri ele geçirme ve yönetme çabasına açıktan olmasa da gizliden gizliye girdi. Başarılı oldular da…
Mesela “reklamlar”, “yirmibeşinci kare tekniği” vs. bu hipotezin somut ispatıdır.
Özellikle hukuk sistemi çökmüş toplumlarda etik ilkelere değer verilmediği, saygı da duyulmadığı için bu saydığım yöntemlerin en karasını, en fenasını, en beterini uygulamada bir beis yok tabii- ki, eğer toplumun geleceğini de düşünmüyorsan.
Mevcut iktidarın, bir iktidarı değerlendirmek için kullanılabilecek temel parametreler bağlamında sosyal politikalarda, adalet sisteminde, eğitim sisteminde, insan hakları ve temel özgürlüklerde, toplumsal birlik ve dirlikte, dış politikada, ekonomik performansta, çevre politikalarında, içten ve dıştan aldığı not sıfır. Ama gelin görün ki, toplum öyle bir propaganda ve algı bombardımanı altında ki, iktidar dişimizi çekiyor, kafamıza saksı, yanağımıza tokat atıyor, elimize verdiği paranın kat ve katını cebimizden hortumluyor, emekliye verdiği aylıkla emeklinin belini büküyor ama diğer taraftan “bu yıl emekliler yılı” diyebiliyor… Toplumun ayarlarını iyice bozuyor…
Ama toplumun da sesi çıkmıyor, üstüne bir de oylar yine iktidara!
Bu nasıl bir aşk, anlat ki kelimelerde anlayabileyim, keşfedilmemiş derinliklerine inebileyim.
Aya sert inebileyim mesela…
Bu durum, sosyologlar için araştırmalara konu olacak, içinde birçok karmaşık duygu ve pek çok renk barındıran “aşk masalı” bir bakıma…
Tipik bir “Hipnotik Toplum” davranışı.
Peki, muhalefet ne yapıyor?
“Hiç bir şey…”
Muhalefetin, sadece iktidarın politikalarını taklit etmek, muhalefeti eleştirmek yerine “uyurgezeri” sarsıp uykusundan kaldıracak, üzerimize gelen müthiş felaketin haşmetini anlatacak söylemler geliştirmesi gerekirken hiçbir şey yapamamak…
İktidarı mindere çekememek? “Olacak iş değil.”
Gelecek için vizyon ve politika geliştirmek, vatandaşın ihtiyaçlarıyla dünyanın gerçeklerini, dünyanın gittiği noktayla paralel yepyeni bir hikaye yazmak muhalefetin görevi.
İktidar ve ortakları hemen her yerde var. Okullarda varlar, hastanelerde varlar, işyerlerinde varlar, kamu kurum ve kuruluşlarında varlar, adliyede, askeriyede, mülkiyede, camide varlar, mavi boncuklar, pembe güller vererekten yandaş/vatandaşların evlerine girmişler…
Muhalefet nerede?
İktidar ve muhalefet hatiplerini dinleyin; hatipler arasındaki iletişim becerisi, argümantasyon yeteneği, beden dili kullanımı, halkın dilini kullanma yeteneği, ses tınısı kullanma yeteneğini bir karşılaştırın, bu yeteneklerin kullanımına tarafsız gözle bir bakın, , ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Yahu, “uzaya dört şeritli yol yapıyoruz desek inanırlar” lafı boş laf değil, boşa söylenmiş değil anlayın artık…
İktidar sözcülerinin emekliye verilen üç kuruşu savunurken, emekliden daha fazla ağlamasını, bunun sorumluluğunu muhalefete yüklemesini, böylece yaratılan duydu durum manipülasyonuna bir bakın, cebinizdeki parayı çıkarıp veresiniz geliyor iki göz iki çeşme ağlayaraktan -ki bu durum her türlü takdire şayan.
Şimdi Belediye seçimlerinde de bu müthiş kaldıraçlar devrede.
Neden?
Çünkü bu oyuna “iktidar profesyonel, muhalefet amatör yaklaşıyor.” Aralarında engin bir fark var.
İktidar adayları her belediye için bilimsel yöntemlerle neredeyse Konya işi iğne oyası titizliğiyle “belediyesine özel” hazırlanmış, “iktidarın mutfağında pişmiş”, her türlü propaganda taktik ve stratejisiyle bezenmiş, politika yapıcı yaklaşımlarla geliştirmiş oyun planını bire bir uyguluyorlar.
İktidar adayı “ne diyecek, ne yiyecek, ne içecek, hayal de olsa, yapılması mümkün de olmasa hangi belediye hizmetinden bahsedecek, hangi vaatlerde bulunacak, yasaklı konular neler, hangi hizmetler ön plana çekilecek, nereye alt geçit, nereye üst geçit vs.…”. bilir, boş konuşmaz, boşa konuşmaz…
Konuşturmazlar kardeşim konuşturmazlar…
Siz hiç orda burada, bulduğu her mikrofona konuşan iktidar adayı gördünüz mü?
Muhalefetten de bu kadar profesyonel seçim performansı beklemek hakkımız.
Bu kadar ince bir çizgi üzerinde yürüyen iktidarı “bu muhalefet” seçimlerde “neden alaşağı edemiyor” anlayalım artık.
Hadi şimdi ismini söylemeyeyim, Türkiye’nin en büyük belediyelerinden birisini kazanan muhalefet adayı belediye başkanlığı koltuğuna oturduğu gün neler yapacağını daha yeni düşünmeye başlamıştı, kadrosu yoktu, kadro kurmak için görevlendirdikleri de kadro dışı kalmış kişilerdi… Belediyede çalışan “partidaşlarını” bir kez bile aramamış, onları geçmiş dönemin mahrumiyetinden yeni dönemde kurtarmamıştı, seçimlerde “onun için çalışan gençlik kollarının” seçim sonrası yüzüne dahi bakmamıştı,.
Neyse, sözün özü, muhalefetin de artık “bundan daha kötü muhalefet yapılamaz” sözünden dönüldüğü, bu kötü gidişe dur dediği noktaya geleceğini yaşayarak göreceğiz. Bu toplum elbet bir gün uyanacak.
Fıkranın devamını merak ediyorsunuz değil mi…
Temel İdris’in ısrarli sorularına dayanamayıp cevabı vermiş;
-“İdrisum, bizum inek biliysun huysuzdur, sallamasun diye kuyruğuna tuğla bağlamış idum!”
Kafamıza tuğla yemediğimiz, yemeyeceğimiz güzel günler diliyorum…
+ There are no comments
Add yours