İktidarımızın dünden vahim, yarın daha da yakıcı ve dahi yıkıcı olmasını beklediğimiz hayat pahalılığını anlatmak için geliştirdiği savunma metotları, zamların müsebbibi olarak hedef gösterdiği “zamist terrörist aracılar”, “zamist terörist marketçiler”, “stokçu terrö patatesçiler”, “zamist terrörist soğancılar” “zamist ev sahipleri”, “zamist taksiciler” toplumu doğal olarak şaşkına çevirdi.
Adıyla sanıyla belli olan bu zamist “he/she” terroları devletimiz neden yakalayamıyor da, halk arenasının o dehşetengiz ortamına atıyor bunları anlamakta da zorluk çekiyoruz…
Sadece biz mi? İşaretlenen müsebbipler de hakeza bizim gibiymiş meğer…
Mesela ben hemen yakın arkadaşım Marketçi Abdullah’ı aradım sordum; “kardeş siz terörist misiniz?”
Abdullah kardeşim, utana sıkıla; “ağabey bunu bana nasıl dersin, bizden nasıl terörist olur, yapma etme” derken, söylediğim sözü ciddiye aldığını görünce; “aman” dedim “estağfurullah, ben demiyorum, biliyorsun işte de, ama…”
Yetkili ve etkililer aklıma tilkiyi de sokmadı değil hani! Marketçi kardeşim terröst müydü?
Papatya falı mı baksam?,
Terö,
Değil,
Terö,
Değil…
Abdullah o gün bugün halen bu yakıştırmanın etkisi altında.
Psikolojisi bozuldu çocuğun…
Hani elinden gelse, “vallahi de, billahi de ben suçlu değilim” yazdıracak giydiği tişörtün üstüne, satış fiyatının yanına her ürünün markette…
Peki sadece onu mu taşladık?
Patates, soğan depocularını taşladık…
Aracıları taşladık,
Kamyoncu esnafı taşladık,
Pazarcı taşladık,
Yani, enflasyon diye fiyat arttıran her şey, İktidarımız için alenen “şeytör”…
“Eller yukarı bu bir soygundur” repliği sinema tarihimizde önemli yere sahip orta-ileri yaşlı “bizlerin” unutamadığı film repliğidir. Atide kaldı derken, “eller yukarı, bu bir soygundur” repliği adeta gök kubbeden boşalırcasına yağan zamlarla yeniden hayatımıza girdi.
EllerYukarı, akarYakıta ZAM…
EllerYukarı, elektriğe ZAM…
EllerYukarı, doğalGaza ZAM…
Ellerimiz hep havada geziyoruz yer çekimine inat…
Tabii eller havadayken cepleri de birileri boşaltıveriyor doğal olarak…
İktidar gösteriyor bu zeytorları, biz taşlıyoruz, spor oluyor işte.
Hayat bir soygun filmi gibi devam ediyor adeta…
Marketlere, pazarlara bu “şeytör”leri yakalamak ve saptamak için zabıtaları yığdık…
“Vaziyetten görev çıkartan” bir çok “aklıtaşkın” vatandaş marketçiyi, depocuyu, bakkalı elinde “tabancafon”; “bak zabıtayı arıyorum” diyerekten az tehdit etmedi.
O meşhur “şeytör taşlanan” günlerden bir gün girdiğim markette müşteriden çok zabıta görünce içimdeki “huzuru” tarif edemem sizlere, hatta haykırmak istedim “bu sefer” dedim, “eyyy şeytörler” işiniz bitti, “şeytörler” şimdi bittiniz, teslim olun ellerrr yukarı…
Vergi, ek vergi, artan harcamalar, işçilik ücretleri falan derken onların da elleri havada pek sayın iktidarımız kendilerini de soymuyor mu?
Sayın iktidarımız elinde “şeytör”çubuğu,
Fiyatları arttıran kendisi hariç şunlar enflasyonist “şeytör” diyor, gösteriyor,
Biz halk olarak onları taşlıyoruz da, ama…
Hiç de bir şey olmuyor, buu “şeytör”lere hiç bir şey işlemiyor mu ne?
Sahi kim “şeytör”?
Mesela, ev sahibim gözümün içine baka baka kontratımın bitimine 6ay kala “vallahi billahi ne yapacağımı şaşırdım ay hayat ne pahalı”, “ayy para bende gani ama vallahi geçinemiyorum”, “ayy sabah akşam evdeyim çıkamıyorum”, “ayy amerikaya gidecem gidemiyorum” “ayy oğlumun kirası da 35bin oldu” demeye başlamaz mı tam da köşe bucak milletçe “şeytör” taşladığımız günlerde?
Ev sahibimin çektiği kiraya yüzde 350 zam kılıcına karşılık devletimin “yüzde 25’den fazla zam olmayacak” sözünü kınından çıkartıp cevap verdim mesela…
Ama ne utanma, ne sıkılma… Bu sefer de “oğlum gelecek”, “gelinimin evi yıkıldı yıkılacak” “yanıma taşınsın bensiz yapamıyor” sözleriyle dolabı döndürmeye başlamaz mı…
Uyanık sözde cingöz “sahip” bizi aldığı alıştırma seanslarında “eee siz de artık bir şey yaparsınız” derken ağzından kaçırmaz mı fahiş kira artışlarını biri yabancı eski kiracısının kabul ettiğini…
Neyse bir vesile evden çıktık, çıktığım günün ertesi günü yeni kiracıyı çıktığım eve koymaz mı ev sahibim “devletin kanununa nanik çekerek”?
Bir de üstüne üstlük depozitomun üstüne de yatmaz mı…
Haftaya icraya veriyorum bakalım ne olacak…
Sonra taksicileri taşladık,
Ama taksici lobisi halk lobisini yendi kardeşim. Taksiciler zam alamadı ama fiyatları “ayarladı”.
Zaten taksiye binen ücretine de katlanır yani değil mi?
Akaryakıt istasyoncu’larını taşladık, karlarından vazgeçtiler mesela…
Ya fırıncılar?
Onlara hele çok üzülüyorum.
Fırıncılar, halkın büyük çoğunluğuyla direkt muhatap. Müşteri elinde kalasla geliyor ekmek almaya. Önce ekmeği parayı tuttuğu eliyle kavrayıp sağlama alırken diğer eliyle tuttuğu kalası sallayan vatandaş soruyor mesela “zam geldi mi”?
Hadi sıkıysa de “zam geldi”…
Mahallelinin fırınların kapısında elde kalas nöbete durduğu bile rivayet ediliyor fırıncı kapatıp gitmesin dükkanı diye…
Bunca “işarete”, bunca “taşlamaya” karşın nedense zamlar dinmiyor bitmiyor.
Deneyimliyoruz ama nedense öğrenemiyoruz.
Bu pahalılığı yaratan gerçek müsebbipler kim?
Zammı yapıp yakalanmamak için kaçan iktidarın, bir de yanımıza gelip halkıyla birlikte ağlamasını, “bunun müsebbibi muhalefettir”, “zammın müsebbibi marketçi, taksici, depocu vs” diyerek kocaman bir kitleyi yanlış yöne sevk etmesindeki mahareti, sinsiliği gerçekten ayakta alkışlıyorum…
Bu müsebbipleri yakalarsam ben yakalarım diyerekten seçimlerde de oyumuzu alıyor iyi mi?
Bizi seviyor ama incitmiyor arkadaş…
İktidarın ekonomideki başarısızlıkları konusunda son derece duygusal davrandığı açık. Bu nedenle iktidar, yakın zamanda enflasyonun yükselmesini dillere pelesenk olarak hüzünlü bir şarkıya da dönüştürürse inanın hiç şaşırmayacağım.
Eee, ne de olsa, birlikte yürüdük biz bu yollarda!
+ There are no comments
Add yours